Blog

Gümrük Uyuşmazlıklarının Yargısal Çözümü

Gümrük Uyuşmazlıklarının Yargısal Çözümü

A. Genel Olarak

İdare ile yükümlü arasındaki gümrük uyuşmazlıkları, idari itiraz aşamasında çözülemediği takdirde, yükümlüler idari yargıya başvurma hakkına sahiptir. İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğunu düzenleyen, Anayasanın 125. maddesi ve Gümrük Kanunu’ndaki idari yargıya başvuruya ilişkin itirazlar başlıklı 242. maddenin fıkrasında, “İtirazın reddi kararlarına karşı işlemin yapıldığı yerdeki idari yargı mercilerine başvurulabilir.” İfadesi ile bu, hüküm altına alınmıştır.

Bundan sonra 2577 Sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nun¹ uygulanması söz konusundur. Kanunun kapsam ve nitelik başlıklı 1. maddesinde düzenlenmesine göre; “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümü, bu Kanunda gösterilen usullere tabidir.” Diğer yandan, 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri Ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu Ve Görevleri Hakkında Kanun’un² 6. Maddesine göre; Vergi mahkemeleri, genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaları görmekle yükümlüdür.

Söz konusu yasa düzenlemeleri gümrük vergisi uyuşmazlıklarını da kapsamaktadır. Bu bakımdan, Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim ve harçlarla, gümrük vergileri arasında idari yargı aşamasında bir fark bulunmamaktadır. Her iki vergi grubunun da anlaşmazlıkların idari yargı aşamasında çözümlenmeleri aynı usul ve yöntemlere tabi olacaktır.³

Böyle olmakla birlikte, Gümrük Kanunu’nun Anayasa Mahkemesince⁴ 18.10.2005 tarihinde iptal edilen 245. Maddesinin 2. ve 3. fıkralarında idari yargılama usulüne ilişkin özel düzenlemeler yer almakta, idari yargı yerine başvurulması halinde geçerli olacak temel ilkeler belirlenmiş bulunmaktaydı. Ancak Anayasaya aykırı bulunan bu hükümlerin 18.10.2005 tarihinde iptali ile gümrük uyuşmazlıklarının idari yargı aşamasında İdari Yargılama Usul Kanunu’na istisna getiren hiçbir hükmü kalmamış bulunmaktadır.

Bu bölümde, Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergilere karşı idari yargıya başvurudan farklı olarak, gümrük uyuşmazlıklarında idari yargıya başvuruda ön koşul ve Anayasa Mahkemesi kararından önce Gümrük Kanunu’nda yargılama usulüne ilişkin özel durumlar ile iptal kararının etkileri incelenecektir.

B. Gümrük Uyuşmazlıklarında İdari Yargıya Başvuru Süreci

1. İdari Yargıya Başvuruda Ön Koşul

Gümrük Kanunu’nda idari yargıya başvuru aşaması da tüm itiraz yollarının düzenlendiği 242. maddede düzenlenmiştir. Maddenin üçüncü fıkrasında hüküm altına alınan “İtirazın reddi kararlarına karşı işlemin yapıldığı yerdeki idari yargı mercilerine başvurulabilir.” ifadesi ile idari itiraz yolları tüketilmeden idari yargıya başvurulamayacağı anlaşılmaktadır.

Yükümlüsünce yukarıda açıklanan mercilere süresi içinde idari başvuruların yapılmış olması ve itirazların kabul edilmemiş olması halinde idari yargı yoluna gidilebilecektir.⁵ Daha önce de belirttiğimiz gibi, bu yol tüketilmeden, uyuşmazlığın idari yargıya taşındığı durumda, İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 14/1-b maddesinde düzenlenen idari merci tecavüzü ortaya çıkacaktır. Bu halde, mahkemece kanunun 15/1-e maddesine göre dilekçenin ilgili idareye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.⁶ Bu halde davanın açıldığı tarih, idareye başvuru tarihi olarak kabul edilir. Dava açıldığı tarihte, idareye itiraz süresi geçirilmiş ise, bu sefer, dava idari yargı yerince idari merci tecavüzü nedeniyle reddedilecektir.⁷

Gümrük Kanunu’nun 242. Maddesindeki idari itiraz süreci tamamlanmadan idari yargıya gidilemeyeceği gibi, idari itiraz aşamasında yanlışlık yapılmamasına dikkat edilmelidir.⁸ Örneğin, itirazın Bölge Müdürlüğü’ne yapılması gerekirken, İtiraz Gümrük Müdürlüğüne yapılmış ve Gümrük Müdürlüğü itirazı inceleyerek reddetmişse, bunun idari yargıya taşınması halinde, yargı yerince idari merci tecavüzü nedeniyle, henüz idari itiraz süresi tamamlanmamışsa dilekçeyi ilgili idareye gönderilecek, ancak itiraz süresi geçilmişse dava reddedilecektir.⁹

2. Yargılama Aşamasında Özellik Gösteren Durumlar İle Anayasa Mahkemesi Kararı

a. Genel Olarak

Gümrük Kanunu’nun 245. maddesinin 2. ve 3. fıkra hükümlerinde;

Madde 245/ 2- İdari yargı mercilerine yapılan itirazda, gümrük idaresine itiraz sırasında kullanılan bilgi ve belgeler dışında herhangi bir bilgi ve belge kullanılamaz.

3- Alınan kararlara karşı idari yargı merciine başvurulması, bu kararın idare tarafından uygulanmasına engel oluşturmaz.” düzenlemeleri yer almakta idi.

Maddenin 2. fıkrasında delil kısıtlamasını ve 3. fıkrasında dava açılmasının yürütmeyi durdurmayacağını öngören bu hükümler, Anayasa Mahkemesince hukuk devleti ilkesine aykırı bulunarak iptal edilmiştir.

b. Delil Kısıtlaması

Anayasanın iptal kararından önce, maddenin 2. fıkra düzenlemesi ile gümrük uyuşmazlıklarının yargı yoluyla çözümü, delil konusunda farklılık göstermekteydi. Bilindiği gibi, vergi davalarında gerek Vergi Usul Kanunu’nda ve gerekse İdari Yargılama Usul Kanunu’nda geçerli olan delil serbestisi ilkesi ile re’sen araştırma ilkesi nedeniyle kural olarak delil kısıtlaması bulunmamaktadır. Taraflar iddialarını güçlendirmek amacıyla her türlü delili, dava açarken, dava sırasında sunabilmekte bunun da ötesinde mahkeme tarafından, sunmadıkları delil ve defterleri de dikkate alınabilmektedir.

Hal böyle iken İdari yargı mercilerine yapılan itirazda, gümrük idaresine itiraz sırasında kullanılan bilgi ve belgeler dışında herhangi bir bilgi ve belge kullanılamaz hükmüyle, Gümrük Kanundan kaynaklanan uyuşmazlıklarda delil kısıtlaması getirilmesi, hukuk çevreleri tarafından eleştirilmiş, kuralın Anayasaya aykırı olduğu görüşleri ileri sürülmüştür.¹⁰ Nihayet 2003 yılında Anayasa Mahkemesine götürülen bu düzenlemenin, Anayasa’nın 2., 5., 13., 36. ve 138. maddelerine aykırı olduğu iddia edilmiştir. Anayasa Mahkemesi de,  Anayasa’nın 13. ve 36. maddelerine göre hükmü incelemiş ve idari yargı mercilerine yapılan itirazda, gümrük idaresine yapılan itiraz sırasında kullanılan bilgi ve belgeler dışında herhangi bir bilgi ve belgenin kullanılamamasının öngörülmesini; savunma hakkının kısıtlanmasına yol açarak, yargı merciinin doğru ve adil bir sonuca ulaşılabilmesini engelleyeceği bakımından Anayasa’nın 36. maddesine, Anayasa’da özel bir sınırlandırma nedeni öngörülmemiş olan hak arama özgürlüğünün itiraz konusu kuralla sınırlandırılması bakımından da Anayasa’nın 13. maddesine aykırı bularak iptal kararı vermiştir.¹¹

İptal kararıyla birlikte hukuk devletiyle çelişen bu durum düzeltilmiş ve bu konudaki tartışmalara son verilmiştir. Gümrük yargılamasını idari yargılama usulünden ayıran bu durumun ortadan kaldırılmasıyla birlikte, bundan sonra, gümrük uyuşmazlıklarından doğan davalar delil gösterme konusunda da İdari Yargılama Usul Kanunu’nun öngördüğü usule tabi olacaktır.

c. Yürütmenin Durdurulması

İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 27. maddesine göre, Danıştay’da veya idari mahkemelerde dava açılması dava edilen idari işlemin yürütülmesini durdurmaz. Genel kural bu olmakla birlikte, maddenin 4. fıkrasında da bu kuralın istisnasına yer verilmiştir. Buna göre, “Vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklardan doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur. Ancak, 26 ncı maddenin 3 üncü fıkrasına göre işlemden kaldırılan vergi davası dosyalarında tahsil işlemi devam eder. Bu şekilde işlemden kaldırılan dosyanın yeniden işleme konulması ile ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan işlemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davalar, tahsil işlemini durdurmaz. Bunlar hakkında yürütmenin durdurulması istenebilir.”

Görüldüğü gibi idari yargılama usulünde idarenin işlemlerine karşı dava açılması işlemin yürütülmesini durdurmazken, vergi mahkemelerinde vergi uyuşmazlıklarından dolayı dava açılması tarh edilen vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülükler ile bunların zam ve cezalarının tahsil işlemini durdurmaktadır.

Gümrük Kanunun 245/3. maddesinin Anayasa Mahkemesince iptalinden önce ise; “Alınan kararlara karşı idari yargı merciine başvurulması, bu kararın idare tarafından uygulanmasına engel oluşturmaz.” hükmü ile gümrük vergileri veya bunlara bağlı gümrük vergi cezaları veya bir vergiye bağlı olmaksızın verilen gümrük para cezalarına karşı idari yargıda dava açılması bunların tahsilatını durdurmayacağı kurala bağlanmıştı.¹²

İdari yargı mevzuatına göre vergi mahkemelerinde dava açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlülüklerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlerini durdurduğu halde, Gümrük Kanunu’nun 245/3. maddesinde yer alan düzenleme ile gümrük vergi ve para cezalarına ilişkin alınan kararların iptali istemiyle açılan davalara istisna getirilmişti. Bu nedenle tahakkuk ettirilen gümrük vergileri ile gümrük para cezalarına yapılan itiraz sonucu verilen kararların iptali istemiyle açılan davalarda, bu kararın dava sonuçlanıncaya kadar uygulanmasını istemeyen yükümlülerin dava dilekçesinde, iptal istemiyle birlikte dava konusu kararın yürütmesinin durdurulmasını istemeleri bir zorunluluk halinde idi. Aksi halde, gümrük vergileri ve para cezalarını ödemekle yükümlü kişiler, idari yargıda açmış oldukları davada ayrıca yürütmeyi durdurma talebinde bulunmamaları durumunda gümrük vergileri ve gümrük cezalarının idarece tahsil ve takibine devam edilmekteydi.¹³

Bu durumun, Vergi Usul Kanunu kapsamındaki vergilerle gümrük vergileri arasında eşitsizlik yarattığı ve bu nedenle Anayasa’nın 2. , 10. ve 36. maddelerine aykırılık oluşturduğu iddiası ile iptali talep edilmiştir.  Anayasa Mahkemesi de yukarıda açıklamış olduğumuz aynı kararında, bu hükme ilişkin olarak, İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 3. Fıkrasıyla getirilen istisnaya karşılık, aynı hukuki durumda olan gümrük vergisi mükellefleri hakkında alınan kararlara karşı idari yargı merciine başvurulmasının gümrük idaresince alınan kararın yürütmesini durdurmayacağı hükmünün, Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırılık oluşturduğu gerekçesiyle, iptal kararı vermiştir.¹⁴

İptal kararından sonra oluşan yeni hukuki duruma göre, artık gümrük vergilerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, dava açılması, işlemin yürütülmesini kendiliğinden durdurmaktadır.

Yine, Gümrük Kanunu’nda 5911 sayılı kanunla getirilen değişikten önceki 232/1. maddesinde, “Gümrük Kanunu’nun 234. madde hükümlerine göre alınacak para cezalarının itiraz olmaksızın vergi tahakkukunun kesinleşmesinden veya idari itirazın red kararı ile sonuçlanmasından sonra karar bağlanacağı, idari yargı mercilerine başvurulmasının, gümrük idaresinin ceza uygulamalarını engellemeyeceği” kuralı yer almaktaydı. Bu düzenleme karşısında İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun vergi mahkemelerinde vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlülüklerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durduracağı kuralı, vergi kaybı nedeniyle 234. maddeye göre verilecek gümrük para cezaları açısından tatbik edilememekteydi. Anayasa Mahkemesinin iptal kararıyla birlikte sadece, kanunun 234. maddesine göre verilen vergi kaybına neden olan işlemlerde ve kanunun 234. maddesi dışında kalan bir gümrük vergisine bağlı diğer para cezaları için İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 27/3. maddesi uygulanabilmekteydi.

Gümrük Kanunu’nda 2009 yılında gerçekleştirilen değişiklik ile söz konusu maddede yer alan bu kural kaldırılmış ve böylece İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 27/3. maddesinin uygulanması ile ilgili Gümrük Kanunu’nda herhangi bir istisna düzenleme kalmamıştır.

Gümrük vergileri ve bunlara bağlı para cezaları dışındaki gümrük idaresi işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarla ilgili dava açılması ise, İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 27/1. maddesi gereği yürütmeyi durdurmayacak, bunun için mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı alınması gerekecektir.¹⁵ Bu şekilde Vergi Usul Kanunu kapsamındaki vergi mükellefleri ile gümrük vergisi mükellefleri arasında eşitlik yaratılmış olup, eşitlik ilkesi ve bunun doğal sonucu olan hukuk devleti ilkesiyle ters düşen bu durum ortadan kaldırılmıştır.

1 RG. 20.01.1982/ 17580

2 RG. 20.1.1982/ 17580

3 Tuncer, s. 294, Kızılot, s. 491

4 AYM. 18.10.2005 gün ve E.2003/7, K. 2005/71sayılı kararı, RG. 22.2.2006/26088

5 Çelik, s. 83

6 “Davacı Şirketçe 1.11.2002 tarihinde ödenen gümrük ve katma değer vergilerinin iadesi istemiyle, Gümrük Kanunun 211'inci maddesi uyarınca, davalı Gümrük Müdürlüğüne süresi içinde yapılan başvurunun reddinden sonra, anılan makamın ret kararına karşı, Gümrük Kanununun yukarıda açıklanan 242'nci maddesi uyarınca, başmüdürlük nezdinde itiraz yoluna gidilmeden dava açıldığı anlaşıldığından, idari merci tecavüzü nedeniyle dosyanın ilgili başmüdürlüğe gönderilmesi gerekirken, gümrük müdürlüğünün, iade isteminin reddine dair idari kararının iptali istemiyle açılan davanın, işin esasının incelenmesi suretiyle sonuçlandırılmasında isabet görülmemiştir.” Dş. 7.D. 26.12.2005 gün ve E. 2003/2314, K. 2005/3409, (www.danistay.gov.tr, erişim, 06.04.2023)

7Ek tahakkuka vaki düzeltme başvurusunun reddine ilişkin kararın iptali istemiyle, anılan Kanunda öngörülen yedi günlük itiraz süresinin geçirilmesinden sonra dava açıldığı açık olduğuna ve davalı idarece, gerek Mahkemeye verilen savunmada, gerekse temyiz dilekçesinde, bu husus, ısrarla vurgulanmış bulunduğuna göre, merciine tevdi kararı verilmesinin davacıya hukuki bir yarar sağlaması olanaksız bulunduğundan, davacının düzeltme isteminin reddine ilişkin gümrük işleminin iptali istemiyle açılan davanın reddi gerekmektedir.” Dş. 7.D. 26.10.2004 gün ve E. 200/1129, K. 2004/2645, (www.danistay.gov.tr, erişim, 06.04.2023)

8 Kılıç, s. 224

9Gümrük kanununa göre tebliğ edilen katma vergisi tahakkukuna ve kesilen üç kat para cezasına ilişkin işleme karşı, gümrük kanununun 242'nci maddesinin 3'üncü fıkrası uyarınca, gümrük başmüdürlüğüne süresi içinde yapılan itirazın başmüdürlükçe karara bağlanması gerektiğinden; bu konuda yetkisi bulunmayan gümrük müdürlüğünce tesis edilen itirazın reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın, bu husus irdelenmeksizin, esasının incelenmesi suretiyle sonuçlandırılmasında isabet bulunmamaktadır.” Dş. 7.D. 17.7.2004 gün ve E. 2001/5169, K. 2004/336, (www.danistay.gov.tr, erişim, 06.04.2023)

10Gümrük Kanunu’nda yer alan, idari aşamada kullanılmayan belge ve bilgilerin yargı aşamasında kullanılamayacağını öngören bu kısıtlama, Anayasa’nın 36. Maddesinde yer alan savunma hakkının kısıtlanmasıdır. Bununla da kalmayıp yine aynı maddede ifade edilen adil yargılanma hakkına da aykırılık oluşturmaktadır.” (Taş, s.205); “Savunma hakkını kısıtlayan bu hüküm tartışma konusu yapılabilir.”( Tuncer, s.293); “Gümrük Kanunu’nun 245/2. maddesinde yapılan düzenleme ile silahların eşitliği ilkesine aykırı olarak idareye tesis ettiği işlemler konusunda davalı konumunda savunma hakkının kullanımı konusunda hiçbir sınırlamanın bulunmamasına karşılık, davacının savını kanıtlayacak, idarenin iddialarının aksini ortaya koyacak belgeleri mahkemeye sunma imkanından yoksun bırakılması, Anayasanın 36. Maddesine 2001 yılında giren “ adil yargılanma hakkına “aykırılık oluşturmaktadır .” (Tekin, http:/www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/read_      frame.asp?_name=2004014122.htm )

11Hak arama hürriyetini düzenleyen Anayasa’nın 36. maddesinde, “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz” denilerek yargı mercilerine davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun tabiî sonucu olarak da kişinin yargı mercileri önünde iddia, savunma, adil yargılanma hakkına sahip olduğu güvence altına alınmış ve özel sınırlama nedenleri öngörülmemiştir.

Anayasa’nın 4709 sayılı Kanunla değiştirilen 13. maddesinde “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” denilerek temel hak ve özgürlüklerin ancak ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak sınırlanabileceği öngörülmüştür.

Kişinin karşılaştığı bir suçlamaya karşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir eylem veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin en etkili ve güvenceli yolu, yargı mercileri önünde dava hakkını kullanmak ve bu davada kullanılabilecek kanıtları mahkeme önüne getirebilmektir. Sav ve savunma birbirini tamamlayan ve birbirinden ayrılması olanaksız olan niteliğiyle hak arama özgürlüğünün temelini oluşturmaktadır. Hak arama özgürlüğü, temel hak niteliği taşıması dışında, diğer hak ve özgürlüklerden yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkin güvencelerden biridir. Bu temel saptama karşısında, daha kapsamlı bilgi ve belgelerle donatılmış idarenin kullanacağı savunma hakkı yanında, gümrük vergisi mükelleflerinin de hak arama özgürlüğünden tam anlamıyla yararlanmalarının sağlanması gerekir.

Buna göre, iptali istenilen kuralla idari yargı mercilerine yapılan itirazda, gümrük idaresine yapılan itiraz sırasında kullanılan bilgi ve belgeler dışında herhangi bir bilgi ve belgenin kullanılamamasının öngörülmesi, savunma hakkının kısıtlanmasına yol açarak, yargı merciinin doğru ve adil bir sonuca ulaşılabilmesini engelleyeceğinden Anayasa’nın 36. maddesine aykırılık oluşturur.

Anayasa’da özel bir sınırlandırma nedeni öngörülmemiş olan hak arama özgürlüğünün itiraz konusu kuralla sınırlandırılması, Anayasa’nın 13. maddesine de aykırıdır.

Kural, Anayasa’nın 13. ve 36. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden, 2., 5. ve 138. maddeleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.”

(http://www.anayasa.gov.tr)

12 Tuncer, s.293; Taş, s. 205; Kılıç, s. 251; Ortapolat, s.1

13 Tuncer, s.293; Taş, s. 205; Kılıç, s. 251; Ortapolat, s.2

14 “Anayasa’nın 10. maddesinde, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” denilmektedir. Bu yasak, birbirinin aynı durumunda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını, ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını engellemektedir. Aynı durumda olanlar için farklı düzenleme eşitliğe aykırılık oluşturur. Anayasa’nın amaçladığı eşitlik, mutlak ve eylemli eşitlik değil hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’nın öngördüğü eşitlik çiğnenmiş olmaz. Başka bir anlatımla, kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında değişik uygulamalar yapılamaz.

Kimi yasalarda mali yükümlülükler düzenlenmiş olup çeşitli vergi, resim ve harçların her birinin ayrı bir usul ile beyan, tarh ve tahsil edilmesinin kurala bağlanması bu yükümlülüklerin farklı özelliklere sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Genel olarak verginin beyanı, tarh, tahakkuk ve vergi mahkemelerinde dava açma usulü ile ilgili kurallar 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda, tahsile ilişkin kurallar ise 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da yer almıştır. Gümrük vergi ve cezaları konusunda ise verginin beyanı, hesaplanması, tahakkuku, gümrük idaresine itiraz ve dava açılması ile ilgili kurallar 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nda düzenlenmiş, gümrük vergi ve cezalarının tahsilat usulü de 6183 sayılı Yasa’da belirtilmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 8. maddesinin birinci fıkrasında “Mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzelkişidir.” denilerek mükellefin tanımı yapılmış, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 3. maddesinin 11 numaralı fıkrasında da “yükümlü” deyiminin “gümrük yükümlülüklerini yerine getirmekle sorumlu bütün kişileri” ifade edeceği belirtilmiştir. Vergi, resim ve harç gibi mali yükümlülüklerin her biri farklı özelliklere sahip iseler de, diğer vergi mükellefleri ile gümrük vergisi mükelleflerinin, mükellef olma, kendilerinden tahsil edilmesi gereken mali yükümlülüklerin kamu gücüne dayanılarak alınması ve aynı yargı mercilerinde davacı olarak haklarını arayabilmeleri bakımından aynı hukuksal durumda oldukları kuşkusuzdur.

Buna göre, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 4001 sayılı Yasa ile değiştirilen 27. maddesinin üçüncü fıkrasında, vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılmasının, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri malî yükümlülüklerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durduracağı açıkça hükme bağlanmasına karşın, aynı hukuki durumda olan gümrük vergisi mükellefleri hakkında alınan kararlara karşı idari yargı merciine başvurulmasının gümrük idaresince alınan kararın uygulanmasına engel, Anayasa’nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine aykırıdır. Kuralın iptali gerekir.

Anayasa’nın 10. maddesine aykırı görülerek iptal edilen kuralın, ayrıca Anayasa’nın 2. ve 36. maddeleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.”

 (http://www.anayasa.gov.tr)

15 Dş. 7.D. 4.4.2001 gün ve E. 2000/1963, K. 2001/1333,( www.danistay.gov.tr) 
YARARLANILAN KAYNAKLAR 

ÇELİK Binnur, Dış Ticaretten Alınan Vergilerden Gümrük Vergisi Hukuku, Ankara, 1999

TUNCER Selehattin, Gümrükler Ve Gümrük Vergileri (Teori - Uygulama), Ankara, 2001

TUNCER Denizhan, Doktora Tezi, Uludağ Ünv. Vergi Tekniği Açısından Gümrük Vergilerinin Değerlendirilmesi, Bursa, 2007, http://tez2.yok.gov.tr/

KIZILOT, Şükrü/ KIZILOT, Zuhal; Vergi İhtilafları ve Çözüm Yolları, (Yaklaşım Yayıncılık), Güncellenmiş 13. Baskı, Ankara 2008

ORTAPOLAT, Ali; “Gümrük Vergisi Ve Cezalarına Karşı Dava Açılması Bunların Tahsilini Durdurur Mu?” ,http:/www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/read_frame.asp?file_name=200401 4122. htm

KILIÇ, Kaptan; Yeni Gümrük Kanunu Değişikliğine Göre Gümrük Uyuşmazlıkları Ve Çözüm Yolları Gümrük Kabahatleri Ve Uygulaması, Ankara 2009

TAŞ,  Metin; “Gümrük İdaresinin Vergilendirme İşlemlerinde Yargı Yolu Ve Anayasal Bir Sorun”, Yaklaşım Dergisi, Yıl. 13, Sayı. 156, Aralık, 2005